Şairin adı Federico
Adı ölümle değil yaşamla bütünleşmesi gereken bir kişilik Federico Garcia Lorca. İspanya İç Savaşı'nda hayatını kaybeden şairin mezarı açılıyor.
Şair Federico Garcia Lorca'nın ölümü üzerinde bir sır perdesi var yıllar yılı. "Şiiri İspanya'nın şiiriydi. Halkının bilgisini yönlendiren ilkel duyguları, yaşama sevincini, yaşamın bütünlüğünü kutsuyordu" deniyor onun için. Onu uluslararası bir figüre dönüştürense trajik ölümü olmuş. Ölümü üzerine yapılan araştırmalar ABD başkanı J.F. Kennedy'nin ölümü üzerine yazılan kitap sayısına denk. İspanya İç Savaşı'nın başlamasından kısa bir süre sonra, onu güvenli bir yere kaçırmak isteyen dostlarına, "Ben bir şairim, şairleri öldürmezler" demiş. Sonra 1936'da Granada'da evinden "Şöyle bir yürüyelim" diye alınıp bir zeytin ağacının altında kurşuna dizilmiş... Bugüne kadar nereye gömüldüğü bulunmamış. Varisleri bu konunun üstüne gidilmesini istememişler. Bir mezarın üstünü bir avuç toprakla kapatır gibi sessizce üstü kapatılsın istemişler konunun... "Büyülüydü, zeytin tenliydi, mutluluğu yanında taşırdı" diyor şair Pablo Neruda onun için. Yönetmen Bunuel "Kendisi bir başyapıttı" diyor. Yetenekli bir piyanist, bir ressam, bir oyun yazarı ama belki de bütün bunların bir adım ötesinde, İspanyol edebiyatının en sevilen şairlerinden birisi Lorca.
Şiiri insanın içinden okuyabildiği bir şiir. İnsan kendi iç sesini onun şiirine yakıştırır. Ama gariptir ki, onu ilk sevenler şairin kendi sesinden sevmiştir şiirlerini, benim gibi kitap sayfalarından değil... 1919'da Madrid'de bir öğrenciyken ressam Dali, yönetmen Bunuel, şair Rafael Alberti'yle birlikte kaldığı öğrenci yurdunda şiirlerini ve oyunlarını kendisi okur arkadaşlarına. Bir kitaba girdiğinde öleceğine inandığı şiirleri, İspanya'da edebiyat çevrelerinde kulaktan kulağa yayılır ve kitapları basılmadan çok önce, bütün şiirleri ezberlenmiş, belleklere kazınmış olur. Ölümünden sonra, General Franco 1975'te ölene dek Lorca'nın şiirleri ülkesinde yasaklanmıştır ama bu Lorca'nın unutulmasına neden olmayacaktır... Aksine, Lorca'nın ünü, II. Dünya Savaşı sonunda tüm dünyaya yayılmış ve kitapları sadece şiirlerini değil Lorca'yı da ölümsüz kılmıştır.
"Ne garip Federico adında olmak"
Arada bir aynaya baktığımda, kendi gözlerimin içine daldığımda, yüzüm sanki bir an benim değilmiş gibi gelir. Aklım, yaklaşıp uzaklaşır, kendimi almaz olur. "Burada bu ikindi sazlıklarında Ne garip Federico adında olmak" diye biten bir şiiri vardır Lorca'nın. Aynaya bakarken yaşadığım şaşkınlıkta, bu dizeler hatırıma gelir. Bu şaşırtmacalı anda, bu dizeleri tekrarlamak iyi gelir.
İçine konduğumuz bu beden gibi, adımız da bize konmuş, kondurulmuştur. Adımız belki bir başlangıç noktası, belki bir son nokta olarak konmuştur. Adımız bir niyetle, bir dilekle kulağımıza üflendiği günden beri yaşamak yazgımız olmuştur. İnsan adını kanıksar, sahiplenir ve yaşamını adıyla yönlendirir. Yaşamına adıyla sahip çıkar. En emin olduğumuz şeyden, adımız gibi eminizdir... Ama zamanlar içinde bir an gelir ki adımız, bir kuş gibi kanatlanır, bir sarmal gibi, döner durur ve bir yabancı gibi bize uzaktan sesleniverir.
İnsanın anlar içinde (belki bir öğleden sonra), yerler içinde (belki bir sazlıkta) kendi adına hayret etmesi, güçlü yaşam büyüsünden bir an için sıyrılmaktır. Çok derin bir rüyadan bir an için uyanmaktır. İnsanın zihninde yaşadığı bu mayhoş garipseme, kendini benliğinden, bedeninden, kimliğinden, bir an için ayrıştırması, belki de insanın gerçekten hayatta olduğunu, yaşadığını anlamasıdır. Ve bu ayrımsama varoluşun daha derin bir güvencesidir. Ve bu anlardan birinde insan yaşamın sahibi değil, bir parçası olduğunu anladığında, yaşamla bütünleşmek için gerçek bir şansa kavuşur. İnsan kendi adının evrendeki bütün adlarla aynı ad olduğunu anlarsa, belki de, kendi adını yeniden bulur.
Lorca'nın mezarı, yirmi bin mezar...
Adı ölümle değil, yaşamla bütünleşmesi gereken bir şair Lorca. Bulacaklarmış Lorca'nın mezarını... Yıllardır bir toplu mezarın içinde adsız ölülerle birlikte yatıyor. General Franco'ya karşı gelip öldürülen Cumhuriyetçilerin mezarlarının açılması için yeni yeni cesaretlenmiş İspanyol halkı. Granada yakınlarında Viznar'daki toplu mezarda, Lorca'nın yanında yatanların aileleri mezarların açılmasını istiyormuş. Bir öğretmenin ve iki anarşist boğa güreşçisinin aileleri... Olasılıkla çantasının izi tüfek askısı izi sanıldığı için öldürülen postacının ailesi de bunu istiyormuş. Neden öldüklerini hatırlatmak değilmiş amaçları. Onların da bir zamanlar yaşamış olduğunu hatırlamak istiyorlarmış... Sevdiklerinin adlarını onurlandırmak, yeniden anabilmek istiyorlarmış. Lorca'nın ünü yardım edecekmiş isteklerinin gerçekleşmesine. 1936 Ağustosu'ndan bu yana yok edilmiş yirmi bin kişinin adlarına tekrar kavuşmasını sağlayacakmış Federico'nun ikindi sazlıklarında garipsediği adı.
**
Başka Bir Anlatım
Şenlik ateşleri yerleştirir boynuzlarını
Çıldırmış bir geyiğin ikindi tarlasına,
Gittikçe yayılır vadi. O küçük rüzgar
Sıçrar bayırlardan bayırlara.
Hava kristalleşir duman altında
-Kedi gözleri gibi sarıdır, hüzünlüdür –
Ben dallardan yürürüm gözlerimde
Dallar, ırmaklardan yürür.
Gelirler bana gerçek şeylerim benim,
Aynı ezgileri tekrarlayarak,
Burada bu bu ikindi sazlıklarında
Ne garip Federico adında olmak.
Çev. Ülkü Tamer. Ne garip Federico Adında Olmak. İyi Şeyler Yayıncılık. Kasım 1991