Abramoviçle 40 yıl artı 700 saat
Performans sanatı zamana meydan okuyor
Milliyet Sanat, Nisan 2010
Bedenin tuval yerine geçtiği, seyircinin enerjisinden güç alan çarpıcı gösterilerle 1970’li yıllara damgasını vuran performans sanatının öncüsü, sadık ve dahiyane uygulayıcısı Marina Abramoviç, 40 yıllık sanat yaşamını belgeler ve çağdaş performansçıların yeniden canlandırdığı eski performansları eşliğinde New York’ta Modern Sanat Müzesi MoMA’da sergiliyor. Sergi kapsamında 700 saat boyunca özgün bir performans da gerçekleştiren sanatçı, hem kendisinin hem de performans sanatının zamana direncini sınıyor.
Yolu bu bahar New York’tan geçenler, MoMA’da Mayıs’ın sonuna kadar süren “Marina Abramoviç: Sanatçı Burada” sergisinde gerek Abramoviç’in sanat yaşamından kesitler görmek gerekse sergi şerefine genç performansçılarca yeniden canlandırılan önemli Abramoviç performanslarını izlemek fırsatını yakalayabilirler. Dahası, sergi boyunca “Sanatçı Burada” adını verdiği performansını sürdüren Abramoviç, müzeyi gezenlere tek başına oturduğu masada karşılıklı oturma fırsatı vererek izleyicilikten sanatçılık eşiğine atlamalarına aracı oluyor.
Serginin küratörlüğünü MoMa’nın ana küratörü ve Berlin Bienali’nin kurucusu Klaus Biesenbach üstleniyor. Performans sanatının zaman ve uzamda kapsamlıca sunulduğu serginin retrospektif bölümü MoMA’nın süreli sergilerine ayırdığı altıncı katında. Özgün performans videoları, fotoğraf kareleri ve performans nesnelerinden oluşan Abramoviç’in külliyatı kronolojik bir düzenlemeyle dört bölümde sunuluyor. Abramoviç'in 1970’lerde Belgrad Güzel Sanatlar Fakültesi’nde başladığı kişisel performans dönemi, 1980’lerde partneri Ulay’la tüm dünyayı devinerek sürdürdüğü performanslar, 1990’ların ikinci yarısından sonra Yugoslavya’da yaşanan savaşın etkisiyle gerçekleştirdiği kişisel ve Balkan tarihi ile ilgili performanslar dışında 2000’lerde New York’ta performans sanatını yaşatma hedefiyle yaptığı planlı performans projelerini de kapsayan dört ayrı bölüm aynı zamanda tematik bir bütünlük de sergiliyor. Sergi mekanının belirli bölgelerinde de Abramoviç’in buz banyoları dahil sıkı bir kondüsyon eğitiminden geçirdiği 35 performansçı, sanatçının daha çok bedenin ve ruhun direnç denemeleri olarak nitelenebilecek beş seçme performansını müze saatleri boyunca sırayla gerçekleştirmeye devam ediyor. Abramoviç’se başka bir katta MoMa’nın merkez sergi salonunda gün boyu kendi performansını sergiliyor. Bomboş, devasa bir mekanın ortasına yerleştirilmiş bir masada sergi saatleri boyunca oturan Abramoviç, izleyiciyle karşılıklı sessiz ve dolaysız bir iletişim kurarak yeni bir tür farkındalık fırsatı yaratma hedefinde.
2. Dünya Savaşı’nı yaşamış ordu mensubu bir ailenin kızı olarak 1946’da Yugoslavya’da doğan Marina Abramoviç’in sanat hayatı 1960’ların sonunda Belgrad’da Güzel Sanatlar fakültesinde başladı. Dönemin komünist lideri Tito’nun yaptırdığı öğrenci kültür merkezinde gerçekleştirdiği, egzotik ülkelere uçuş vaktinin geldiğini bildiren hava alanı anonsu gibi gerilla ses enstelasyonlarıyla avangard sanata atılan Abramoviç, yere dayadığı elini diğer eliyle hızlı bıçak darbelerine maruz bıraktığı Rhythm/Ritm serisinden itibaren Body Art/Bedensel Sanat akımının öncülerinden oldu ve seyirci karşısında bedenini bir sanatsal araç olarak kullanmak Abramoviç’in sanatının belkemiğini oluşturdu.
Göbeğine jiletle Komünizm simgesi bir yıldız çizdiği, ağır psikiyatrik bir ilacı deneyerek kendinden geçtiği, bir masaya üzümden, bıçak ve silaha kışkırtıcı bir çok malzeme koyup izleyicilere kendini teslim ettiği bedeninin ve ruhunun sınırlarını zorlayan Rhythm serisi 1969-75 yıllarına damgasını vururken, otoriter bir annesi olan Abramoviç, performans yaptığı günler de dahil eve gece saat ondan sonra adım atamıyordu. Kalıplarından sıyrılmak için bayılana kadar dans etmek, bağırmak gibi çeşitli özgürleşme performansları yapan Abramoviç, kariyerinin 10. yılında Amsterdam’da tanıştığı bir seks işçisiyle 4 saatliğine yer değiştirdiği performansıyla kabuklarını tamamiyle kırmış oldu.
Belgrad’ı terk eden Abramoviç’in sanatının ikinci dönemini, Avusturya’da tanışıp 1975’ten 1988’e kadar bütün performanslarını ortaklaşa gerçekleştirdiği Ulay (Alman sanatçı Uwe Layspien)’la yaptığı performanslar oluşturmuştu. Ulay’la içinde yaşadıkları bir Citroen minibüsle şehir şehir gezerek gerçekleştirdikleri spontane performanslarda, koşma, çarpma, tokatlaşma gibi basit edimlere odaklanan ikili karşılıklı iletişimin sınırlarını aradı. MoMA’da yeniden gerçekleştirilen performanslar arasında bu dönemden üç örnek var. Ulay'la birbirlerine at kuyruğu saçlarından saatlerce bağlı kaldıkları Zamanda İlişki/Relation in Time, işaret parmak uçlarından birbirine değdikleri İletim Noktası/Point of Contact ve bir kapı eşiğinde çıplak bedenleriyle karşılıklı durarak izleyiciye geçmek için daracık bir alan bıraktıkları Imponderebilia.
Fiziksel performanslarının yeterli olduğuna inanarak doğaya yönelen çift, dünyayı gezerek Aborijinlerden, Tibetli rahiplere farklı kültürlerle iç içe yaşadı. Engine denizlere açılan, çöllerde sert koşullara dayanan ikili, bu evreden zihinsel ve bedensel dirençlerini artırarak çıktı. Abramoviç’in MoMA’da gerçekleştirdiği “Abramoviç: Sanatçı Burada” performansı, Ulay’la Abramoviç’in yirmi iki ayrı noktada yaptığı, bir masada süresiz karşılıklı kımıltısız oturma fikrine dayanan NightSea Crossing/GeceDenizi Aşımı performans dizisinin bir uzantısı olarak gerçekleşiyor. Ancak, Ulay’ın sandalyesinde oturan bu kez Ulay değil, kendine güvenen müze ziyaretçileri.
En son 1988’de Çin Seddi’nin iki ayrı ucundan yola çıkan çift, yürüyerek katettikleri biner kilometre sonunda buluşmuş, evlenmek hedefiyle ulaştıkları bu noktada hem ortak performanslarına hem de ilişkilerine son vermişti. Abramoviç, Ulaysızlık dönemine alışma sürecinde, Biyografi adını verdiği teatral bir parça üreterek, tutkuya, tehlikeye ve aşırılığa veda etti. Abramoviç’in bu dönemde gerçekleştirdiği MoMA'da çıplak bir performansçının bir duvarın üstünden ışıklandırılarak sanki duvarın üstünde süzülüyormuş gibi bir his uyandırdığı performans Luminosity/Işıma adını taşıyor. Abramoviç daha sonra Yugoslavya’nın dağılış sürecinde savaşın acısı ve utancını irdeleyen işlere imza atmıştı. Kilolarca kemiği yıkadığı Balkan Barok enstelasyonuyla Venedik Festivali’nde ödül kazanan sanatçının ölümle yüzleşme temasını irdelediği, bir iskeletin altında uzanan çıplak bir performansçının soluk alıp vererek iskeletle özdeş hareketler yaptığı Nude with Skeleton/İskeletle Çıplak performansı ise retrospektif sergideki son canlı performans.
11 Eylül’ün ardından New York’a taşınan sanatçı, on gün boyunca Sean Kelly galerisinde yaşayarak, Sex and the City dizisinin bir bölümüne de konu olmuştu. Abramoviç, bu dönemden sonra performanslarının medyada izinsiz ve çarpıtılarak kullanılmasına ve yeterince itibar görmemesine isyan ederek performans sanatı tarihini belgeleme çabasına girdi. Guggenheim Müzesi’nde Bruce Nauman, Vito Acconci, Joseph Beuys gibi sanatçıların tarihi performanslarını 7 Kolay Parça adlı etkinliğinde aslına benzer biçimde tekrar gerçekleştirdi.
1970’lerden bu yana dolaysız, ödünsüz ve sınırsız bir sanat anlayışıyla ruhunu ve bedenini sanatı için bir nevi siper eden Marina Abramoviç sergisinin müzenin 6. katındaki retrospektif bölümüne çıplak performansçılar ve fotoğraflar nedeniyle uyarıyla girilmesine karşın Marina Abramoviç bu sergide sanatın aykırı kızı değil, radikal performansın en seçkin temsilcisi olarak karşımızda.
Bedenin tuval yerine geçtiği, seyircinin enerjisinden güç alan çarpıcı gösterilerle 1970’li yıllara damgasını vuran performans sanatının öncüsü, sadık ve dahiyane uygulayıcısı Marina Abramoviç, 40 yıllık sanat yaşamını belgeler ve çağdaş performansçıların yeniden canlandırdığı eski performansları eşliğinde New York’ta Modern Sanat Müzesi MoMA’da sergiliyor. Sergi kapsamında 700 saat boyunca özgün bir performans da gerçekleştiren sanatçı, hem kendisinin hem de performans sanatının zamana direncini sınıyor.
Yolu bu bahar New York’tan geçenler, MoMA’da Mayıs’ın sonuna kadar süren “Marina Abramoviç: Sanatçı Burada” sergisinde gerek Abramoviç’in sanat yaşamından kesitler görmek gerekse sergi şerefine genç performansçılarca yeniden canlandırılan önemli Abramoviç performanslarını izlemek fırsatını yakalayabilirler. Dahası, sergi boyunca “Sanatçı Burada” adını verdiği performansını sürdüren Abramoviç, müzeyi gezenlere tek başına oturduğu masada karşılıklı oturma fırsatı vererek izleyicilikten sanatçılık eşiğine atlamalarına aracı oluyor.
Serginin küratörlüğünü MoMa’nın ana küratörü ve Berlin Bienali’nin kurucusu Klaus Biesenbach üstleniyor. Performans sanatının zaman ve uzamda kapsamlıca sunulduğu serginin retrospektif bölümü MoMA’nın süreli sergilerine ayırdığı altıncı katında. Özgün performans videoları, fotoğraf kareleri ve performans nesnelerinden oluşan Abramoviç’in külliyatı kronolojik bir düzenlemeyle dört bölümde sunuluyor. Abramoviç'in 1970’lerde Belgrad Güzel Sanatlar Fakültesi’nde başladığı kişisel performans dönemi, 1980’lerde partneri Ulay’la tüm dünyayı devinerek sürdürdüğü performanslar, 1990’ların ikinci yarısından sonra Yugoslavya’da yaşanan savaşın etkisiyle gerçekleştirdiği kişisel ve Balkan tarihi ile ilgili performanslar dışında 2000’lerde New York’ta performans sanatını yaşatma hedefiyle yaptığı planlı performans projelerini de kapsayan dört ayrı bölüm aynı zamanda tematik bir bütünlük de sergiliyor. Sergi mekanının belirli bölgelerinde de Abramoviç’in buz banyoları dahil sıkı bir kondüsyon eğitiminden geçirdiği 35 performansçı, sanatçının daha çok bedenin ve ruhun direnç denemeleri olarak nitelenebilecek beş seçme performansını müze saatleri boyunca sırayla gerçekleştirmeye devam ediyor. Abramoviç’se başka bir katta MoMa’nın merkez sergi salonunda gün boyu kendi performansını sergiliyor. Bomboş, devasa bir mekanın ortasına yerleştirilmiş bir masada sergi saatleri boyunca oturan Abramoviç, izleyiciyle karşılıklı sessiz ve dolaysız bir iletişim kurarak yeni bir tür farkındalık fırsatı yaratma hedefinde.
2. Dünya Savaşı’nı yaşamış ordu mensubu bir ailenin kızı olarak 1946’da Yugoslavya’da doğan Marina Abramoviç’in sanat hayatı 1960’ların sonunda Belgrad’da Güzel Sanatlar fakültesinde başladı. Dönemin komünist lideri Tito’nun yaptırdığı öğrenci kültür merkezinde gerçekleştirdiği, egzotik ülkelere uçuş vaktinin geldiğini bildiren hava alanı anonsu gibi gerilla ses enstelasyonlarıyla avangard sanata atılan Abramoviç, yere dayadığı elini diğer eliyle hızlı bıçak darbelerine maruz bıraktığı Rhythm/Ritm serisinden itibaren Body Art/Bedensel Sanat akımının öncülerinden oldu ve seyirci karşısında bedenini bir sanatsal araç olarak kullanmak Abramoviç’in sanatının belkemiğini oluşturdu.
Göbeğine jiletle Komünizm simgesi bir yıldız çizdiği, ağır psikiyatrik bir ilacı deneyerek kendinden geçtiği, bir masaya üzümden, bıçak ve silaha kışkırtıcı bir çok malzeme koyup izleyicilere kendini teslim ettiği bedeninin ve ruhunun sınırlarını zorlayan Rhythm serisi 1969-75 yıllarına damgasını vururken, otoriter bir annesi olan Abramoviç, performans yaptığı günler de dahil eve gece saat ondan sonra adım atamıyordu. Kalıplarından sıyrılmak için bayılana kadar dans etmek, bağırmak gibi çeşitli özgürleşme performansları yapan Abramoviç, kariyerinin 10. yılında Amsterdam’da tanıştığı bir seks işçisiyle 4 saatliğine yer değiştirdiği performansıyla kabuklarını tamamiyle kırmış oldu.
Belgrad’ı terk eden Abramoviç’in sanatının ikinci dönemini, Avusturya’da tanışıp 1975’ten 1988’e kadar bütün performanslarını ortaklaşa gerçekleştirdiği Ulay (Alman sanatçı Uwe Layspien)’la yaptığı performanslar oluşturmuştu. Ulay’la içinde yaşadıkları bir Citroen minibüsle şehir şehir gezerek gerçekleştirdikleri spontane performanslarda, koşma, çarpma, tokatlaşma gibi basit edimlere odaklanan ikili karşılıklı iletişimin sınırlarını aradı. MoMA’da yeniden gerçekleştirilen performanslar arasında bu dönemden üç örnek var. Ulay'la birbirlerine at kuyruğu saçlarından saatlerce bağlı kaldıkları Zamanda İlişki/Relation in Time, işaret parmak uçlarından birbirine değdikleri İletim Noktası/Point of Contact ve bir kapı eşiğinde çıplak bedenleriyle karşılıklı durarak izleyiciye geçmek için daracık bir alan bıraktıkları Imponderebilia.
Fiziksel performanslarının yeterli olduğuna inanarak doğaya yönelen çift, dünyayı gezerek Aborijinlerden, Tibetli rahiplere farklı kültürlerle iç içe yaşadı. Engine denizlere açılan, çöllerde sert koşullara dayanan ikili, bu evreden zihinsel ve bedensel dirençlerini artırarak çıktı. Abramoviç’in MoMA’da gerçekleştirdiği “Abramoviç: Sanatçı Burada” performansı, Ulay’la Abramoviç’in yirmi iki ayrı noktada yaptığı, bir masada süresiz karşılıklı kımıltısız oturma fikrine dayanan NightSea Crossing/GeceDenizi Aşımı performans dizisinin bir uzantısı olarak gerçekleşiyor. Ancak, Ulay’ın sandalyesinde oturan bu kez Ulay değil, kendine güvenen müze ziyaretçileri.
En son 1988’de Çin Seddi’nin iki ayrı ucundan yola çıkan çift, yürüyerek katettikleri biner kilometre sonunda buluşmuş, evlenmek hedefiyle ulaştıkları bu noktada hem ortak performanslarına hem de ilişkilerine son vermişti. Abramoviç, Ulaysızlık dönemine alışma sürecinde, Biyografi adını verdiği teatral bir parça üreterek, tutkuya, tehlikeye ve aşırılığa veda etti. Abramoviç’in bu dönemde gerçekleştirdiği MoMA'da çıplak bir performansçının bir duvarın üstünden ışıklandırılarak sanki duvarın üstünde süzülüyormuş gibi bir his uyandırdığı performans Luminosity/Işıma adını taşıyor. Abramoviç daha sonra Yugoslavya’nın dağılış sürecinde savaşın acısı ve utancını irdeleyen işlere imza atmıştı. Kilolarca kemiği yıkadığı Balkan Barok enstelasyonuyla Venedik Festivali’nde ödül kazanan sanatçının ölümle yüzleşme temasını irdelediği, bir iskeletin altında uzanan çıplak bir performansçının soluk alıp vererek iskeletle özdeş hareketler yaptığı Nude with Skeleton/İskeletle Çıplak performansı ise retrospektif sergideki son canlı performans.
11 Eylül’ün ardından New York’a taşınan sanatçı, on gün boyunca Sean Kelly galerisinde yaşayarak, Sex and the City dizisinin bir bölümüne de konu olmuştu. Abramoviç, bu dönemden sonra performanslarının medyada izinsiz ve çarpıtılarak kullanılmasına ve yeterince itibar görmemesine isyan ederek performans sanatı tarihini belgeleme çabasına girdi. Guggenheim Müzesi’nde Bruce Nauman, Vito Acconci, Joseph Beuys gibi sanatçıların tarihi performanslarını 7 Kolay Parça adlı etkinliğinde aslına benzer biçimde tekrar gerçekleştirdi.
1970’lerden bu yana dolaysız, ödünsüz ve sınırsız bir sanat anlayışıyla ruhunu ve bedenini sanatı için bir nevi siper eden Marina Abramoviç sergisinin müzenin 6. katındaki retrospektif bölümüne çıplak performansçılar ve fotoğraflar nedeniyle uyarıyla girilmesine karşın Marina Abramoviç bu sergide sanatın aykırı kızı değil, radikal performansın en seçkin temsilcisi olarak karşımızda.